25 Şubat 2008 Pazartesi

RESİM YAPMAK

Sevgili blogum !
İçimi dökesim geldi yine.
Geçtim beyaz kağıdın başına. Boyalarım elimde; ama resim yapamıyorum.
Öyle bir istiyorum ki resim yapmak; bir şeyler çizmek,boyamak...
Güzel olsun istiyorum hem, her şeyi anlatsın beni yormadan.
Hıh,işte böyle bi şey benim halim!
Şimdi bana cevap verebilseydin eminim şu şakayı yapardın(eminim(! ) ).
"Yağın var mı? Var var!Şekerin var mı?Var var!Unun var mı'? Var var! Ne duruyorsun,helva yapsana!" (nostalji işte!)
Senin için hava hoş, işin zor kısmını ben yapıyorum.
Bak ben gene gevezelik yapıyorum yahu. Hem de en boşundan!
Yani bu kadar yazıp yazıp da hala bi şey söylememişim ya !
Bi de içimi dökecektim.
Ben sanırım üzgünüm biraz.Üzülüyorum yine bir şeylere.Oyalıyorum işte bir canımı burada.
Üzgünüm!
Usul usul,ince ince,sızım sızım üzgünüm işte!
Kendi üzgünlüğüme üzülüyorum bir de üstüne .

18 Şubat 2008 Pazartesi

GÜZEL DEMİŞSİN NECATİ CUMALI !

Sevgili blog (!) Bak, ne demiş Necati Cumalı :

"Ne söyler bu türküler
Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler
Sevilip sevdikten sonra
İnsan böyle yalnız mı kalır
Bahtına hatırlamak mı düşer"

14 Şubat 2008 Perşembe

KANDIRILABİLİRİM...




BİR KÜÇÜK ÇİÇEKLE KANDIRILABİLİRİM ŞU SIRALAR.


BİR TEK PAPATYA, BİR KIR MENEKŞESİ İLE ÖRNEGİN


BİRKAÇ SATIR ŞİİRE TAV OLABİLİRİM


BİR GAMLIK NOTAYLA ARTAR SEVİNCİM.


BİR PARÇA GÜNEŞLE KANDIRILABİLİRİM ŞU SIRALAR


GÜNDOĞUMU, GÜNBATIMI FARK ETMEZ


BİR OTURUMLUK DENİZ KENARINA TAV OLABİLİRİM


RÜZGARLAR BENİ ÜŞÜTMEZ.


BİRKAÇ DAMLA YAĞMURLA KANDIRILABİLİRİM ŞU SIRALAR


ÜSTELİK ŞEMSİYELER EVDE UNUTULMUŞ


BİR BARDAK SICAK ÇAYA TAV OLABİLİRİM


ÜSTÜM BAŞIM HENÜZ YENİ KURUTULMUŞ.


BİR TUTAM SEVGİYLE KANDIRILABİLİRİM ŞU SIRALAR


FAZLASINA ÖYKÜNMEDEN


BİR KAÇAMAK BAKIŞA TAV OLABİLİRİM


BELKİ BUGÜN, GÜNBİTMEDEN...

12 Şubat 2008 Salı

GEVEZELİK İŞTE !

Yazmak mı zor,ben mi tembelim? İkisi de olabilir.Ama bende bir şeye azim yok. Küçükken de zorlanırdım. Kabustu benim için yazmak(ve de konuşmak-yani konuşamamak-). Bir mektup bile yazamazdım. Kağıdın başına oturur saatlerce (pek de fazla abarttığım söylenemez gerçekten) düşünürdüm. Önce müsvedde yazardım, sonra bir de onu temize geçirirdim. Derslerde de öyle; bir kompozisyona başlayana kadar canım çıkardı. İlk cümle ne zor çıkardı. Haliyle şimdiye kadar bunları aştım(hemen hemen(!)). İşin sırrını çözdüm sayılır: Çok fazla düşünmeyeceksin. Aklına gelenleri yazacaksın hiçbir kaygı gütmeden ,rahatça... ( Mükemmel olmak zorunda değilsin!) Sonra bir cümle başka bir cümleyi, bir fikir başka bir fikri getiriyor işte ve sonunda toparlıyorsun.

Şimdi niye bu kadar gevezelik yaptım? Birincisi, yazmak istedim bir şeyler ,ama ne yazacağımı bilemedim. Ben de eski yöntemimi kullanayım dedim. Bir ucundan başla söze,gerisi gelir. İkincisi ,bu laf salatasını mazur göstermek için anlattım bunları.

Burasını bana hediye eden canım arkadaşım kızıyor bana niye yazmıyorum diye.Yaz diyor,içinden geldiği gibi . Gün içinde yaşadıklarını vs vs vs . Evet , ama ne yazabilirim ki! O kadar dar bir hayatım var ki! Belediye otobüsüne bile binmiyorum. Şimdi de kendi kendime konuşuyorum, ki bu son zamanlarda çok fazla yaptığım bir şey ! Malum,yalnızlık !
İşte böyle sevgili blogum (!) :) :)
( -Ya bu da çok boş oldu di mi?Ana fikri bile yok yazının (!)
-Neyse,ben anlıyorum kendimi. Yine yalnız hissettim kendimi! :)
- Ha , bir de yapmam gereken ama yapmak istemediğim bir sürü iş var,onlardan kaçıyorum aslında. Ben bilmem mi kendimi (!)
-Bak, hala burdayım!
-Ben artık gideyim,iş güç ...)